Mimar Olmak İçin Kaç Puan Gerekir? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Açısından Bir İnceleme
Bir sabah, İstanbul’un kalabalık caddelerinden birinde yürürken bir grup öğrenciyi gördüm. Ellerinde kitaplar, gözlerinde gelecek hayalleri, her biri mimarlık okumak istiyordu. “Mimar olmak için kaç puan gerekir?” sorusu, belki de bu gencin ya da birkaç yıl sonra iş hayatına atılacak olan o öğrenci için çoktan bir hedefe dönüşmüştü. Ama işin içinde sadece puan meselesi yok. Puanlar, sınavlar, başarılar; her şey, bizim toplumsal yapıdaki yerimize, fırsat eşitliğine ve aslında kimin mimar olabileceğine dair birer yansıma.
Sokakta her gün karşılaştığım insanlar gibi, mimarlık da her birimizin hayatında farklı yerlerden şekilleniyor. Mimar olmak için kaç puan gerektiğine dair düşünceler sadece bir sayıdan ibaret değil; bu sorunun cevabı, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi kavramlarla iç içe geçmiş bir konu haline geliyor.
Toplumsal Cinsiyet ve Mimar Olma Hayali
Mimar olmak için gereken puanlar, çoğu zaman toplumun en çok odaklandığı hedeflerden biri olur. Ancak, bu hedefin bir kısmı, toplumsal cinsiyet normlarıyla şekillenir. Mimarların büyük bir kısmı, erkek egemen bir alanda yer alırken, kadınlar, gençler ya da LGBTQ+ bireyleri mimarlık gibi erkek ağırlıklı bir sektörde yer almanın zorluklarıyla karşılaşabiliyor. Gözlemlerime göre, İstanbul’daki toplu taşıma araçlarında çoğu zaman mimarlık okulu okuyan öğrencilerin büyük kısmı kadınlardan oluşuyor. Ama iş dünyasında, mimarlık ofislerinde kadınların yerini görmek hala pek kolay değil. Bu, sadece puan meselesi değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir yansıması.
Bir arkadaşım, mimarlık okulunun son sınıfına gelmişti. “Mimar olmak için kaç puan gerekir?” sorusunu bir kenara bırakıp, mezun olduktan sonra iş bulma kaygısını anlatıyordu. Kadın bir mimar olarak, iş görüşmelerinde erkek meslektaşlarına göre daha düşük maaş teklifleri almasının bir tesadüf olmadığını söyledi. Bu, aslında eğitimle ve puanla çok da ilgisi olmayan bir durum; toplumun “kimin güçlü olabileceği”ne dair kurallarla bağlantılı bir mesele.
Çeşitlilik ve Fırsat Eşitliği: Herkes İçin Aynı Puan mı?
Gündelik hayatta çok fazla gözlemliyorum; farklı kökenlerden gelen, farklı gelir seviyelerine sahip insanların bir hayalini gerçekleştirebilmesi için aynı puana sahip olması ne kadar mümkün? Hani derler ya, “Yüksek puan al, senin için her şey açılır!” Peki, gerçekten herkes için eşit bir fırsat var mı? Şehirdeki dar sokaklarda, eski binalarda yaşayan bir aileyle, yeni yapılan lüks rezidanslarda yaşayan ailelerin çocuklarının, mimarlık gibi rekabetçi bir alanda eşit koşullarda yarıştığını söylemek oldukça zor. Birçok farklı sosyo-ekonomik düzeyden gelen çocuklar, belki de çok büyük bir özveriyle aynı sınavı geçmeye çalışıyorlar. Ancak, kaynaklar, rehberlik ve psikolojik destek açısından büyük farklılıklar var. Bir grup öğrenci, sadece yüksek puan almakla kalmıyor, aynı zamanda etraflarındaki fırsatları daha iyi değerlendirebiliyorlar.
Bir arkadaşım, ailesinin maddi durumu daha iyi olduğu için mimarlık fakültesine gitmeye karar veren birini örnek vererek, “Bazen sadece puanlar değil, ne kadar fırsatın olduğu da önemli,” demişti. Gerçekten de, benzer puanları almış ama farklı imkanlara sahip olan iki öğrenci arasındaki fark, kimi zaman daha belirleyici olabiliyor. Bu durumda, sadece sınavda yüksek puan almak değil, aynı zamanda çevresel faktörler de karar verici olabiliyor.
Sosyal Adalet ve Erişim: Mimar Olmanın Toplumsal Yansıması
Mimar olmak için kaç puan gerekir? Birçok kişi için bu soru, sadece akademik bir hedefi ifade etmiyor, aynı zamanda toplumda bir yer edinme, toplumun yapısını değiştirme arzusunun bir parçası. Mimarlar, toplumların yaşam alanlarını şekillendirir, bu yüzden onları yetiştiren sistemin de toplumun her kesimine eşit fırsatlar sunması gereklidir.
Toplumsal adalet perspektifinden bakıldığında, eğitimin sadece puanla ölçülmemesi gerektiği bir gerçektir. Eğitimdeki eşitsizlikler, aynı şekilde, mimarlık gibi toplumun dokusunu şekillendiren mesleklerde de kendini gösterir. Örneğin, toplumda farklı gruplara ait insanlar arasında mimar olabilme konusunda büyük uçurumlar olabilir. Yoksul bir ailenin çocuğu, belki de mimarlık okuluna gidebilmek için büyük çaba harcayacak, ancak sonunda başka birinin daha kolay erişebileceği fırsatlarla karşılaşacaktır.
Bunu toplu taşımada gözlemliyorum. Sabahları, üniversiteye gitmek için yola çıkan öğrenciler arasında, her sınıftan, her sosyo-ekonomik seviyeden bireyler var. Ama bu öğrenciler aynı “sınavı” geçerken, daha farklı imkanlarla yarışıyorlar. Kimisi özel dersler alırken, kimisi de sadece okul kitaplarıyla çalışıyor. Mimar olmak için kaç puan gerektiği sorusu, sadece bireysel değil, toplumsal bir sorudur.
—
Sonuç: Mimar Olmak İçin Puan ve Fırsatlar Arasında Denge
Mimar olmak için kaç puan gerekir sorusu, kişisel bir hedef gibi görünse de, aslında çok daha büyük bir sosyal sorunun parçasıdır. Puanlar, elbette önemli, ancak bu puanları elde etmek, eğitim sisteminin adaletiyle, fırsat eşitliğiyle ve toplumsal yapılarla sıkı sıkıya bağlantılıdır. Herkes için eşit fırsatlar sunulmadığı sürece, puanlar sadece bir aracı olmaktan öteye gitmez. Toplumun her kesiminin eşit şekilde mimarlık gibi yaratıcı ve toplumu dönüştüren bir mesleği seçebilmesi, ancak ve ancak sosyal adaletin, toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve çeşitliliğin güçlendiği bir ortamda mümkün olacaktır.